dili tutmak,
kaçmasın ve
şakımasın diye
tutmaya çalışmak,
ıkınmak yaşamak için.
ben beşinci kez artık
ilk dörde girsem belki
avuntusu olurdum gözlerinizin.
bağsız,
bağlamsız ve savrularak
eprimesin diye çok salmamak
ayaklarımı sana karşı,
kesintiye uğramak yaşamak için.
yıllar geçti diyebilirim.
(bunu demek için beklemenin acısı)
olası yenilgilerin izi,
sanki tanıdığım herkes
bağırarak anlatıyor
kuşkusunu varlığımın.
yanlış yerindeyim işte zamanın:
yırtmaktan çekinin
artık
güllerimi.
sararmış bir çocuğu boğdum.
yaşamak diye bildiği şey
öpüp kaçmaktı karıncaları.
yanında durabilecek toprağı
kaldırdı iş aygıtları özenle ve
isteksiz birkaç yırtıcı dişle.
sen onlara bakma
uzanmak istiyor
kahverengileştirebileceği her yere.
kan öpmek isteyen
her bıçak kadar
keskin kemiklerim.
başından sonuna kadar getirdiği
inat yüklü diz kapaklarını
pirinç bir aynada
p arça p arça
izledim.
o andan sonra dilim,
ellerim ve kemiklerim,
yani nasıl,
kusur dolu yırtıcı sesler ağzından çıkan,
yani nasıl,
savunduğum köşeden deştin bileklerimi,
beni suçla diye
patlatmak istiyorum
bir türlü patlatamadığım
göz bebeklerimi.











