“bu hüznün
mesnevisi yazılmadı”
ilhami çiçek.
tüm yolları kana bula
seni uyandır ve uyusun bu köz.
gece çöktükçe evimizin perdelerine
ben körlükle yanıldım, sen de yanıl.
susuz bırakıyor beni şimdilerde her kamutay
bu koşuğu ağladığımda tüm yolları kana bula.
sözünü ediyorum illerimin
durağan değil ırmağım, çizilemiyor.
bize dağlarımızı anımsatmıştım
[akan su kimi taşır]
haritalarımızı fizikileştir ve
ellerimizi yanılt her sınır çizgisinde.
– nar diye ayıkladığım el bombası
göbeğimde üç bıçak yarası bıraktı.
buraya gelirken bir çocukla yan yana durdum
keşke durmasaydım.
eski stattan geçtim
şiirlerimi ve ciğerimi yokladım.
baygınlık hâliyken ayaklarımın ilerleyişi
ben, kalkınca ayrımsadım:
parmaklarım, dişlerim ve kanım
her şeyi inatla anlattım
bunları anlatmayı başaramadım.
– odamı izleyen meneviş
sol gözümü kanatıyor.
yıkımla gelmişti adım
yıkmadan da gitmeyecektim.
minarelerim susacaktı
ben ayetlerimi okuyacaktım!
oysa belirsizlikler
oysa kuşku oysa ölüm
şimdi beni ağacı yetim, ayazı yetim
yıkımla gelen parklarda
tüzeyi yok etmekle suçlamaktadır.
– sürekli evden kovulduğumu
çocuklarımıza söyleme karıcığım.
kan kustuğumda su akmıyor günlerce
iniltimi yazdım ve ses çıkarmadan yenilmek,
görüyorsun günebakanların silinmek istediğini:
ey ozan, sen bu acıyı el altından aldın!